GOBLIN



Koreliler, kendi kültürlerini dizilerine yansıtma konusunda gerçekten de çok başarılılar. Daha önce de Gumiho, Jumong, Kim Suro gibi efsanevi karakterlerin isimlerini kullanarak diziler yaptılar. Doggebi (도깨비) de Kore'nin bir halk inanışı. Dizide her ne kadar "tanrı" olarak nitelendirilse de, aslında Kore hikayelerinde sıklıkla geçen ve doğaüstü güçleri olan cin benzeri yaratıklara verilen bir isim. Bir nevi Kore'nin gulyabanisi veya öcüsü denilebilir. Hikayelerde çoğunlukla korkunç bir yaratık olarak tasvir edilse de, bu dizide korkunçluktan ziyade daha çok gücüyle ön plana çıkan bir "doggebi" karakterini izledik. Bu dizi bize bu kötü karakteri bile sevdirdi.
Bu kadar yaratıcı bir hikayeyi, Kim Eun Sook'dan başkası yazamazdı herhalde. Bu dizi onun ilk fantastik türde yaptığı dizi. Dizi TvN kanalının daha önce reyting rekorları kıran dizisi Reply 1988'in kırdığı rekoru bile kırmış oldu. Dizinin sadece hikayesi güzel değil, dizi başlı başına görsel bir şölen. Bu yüzden dizinin görüntü yönetmenini de ayakta alkışlıyorum. Diziyi izledikten sonra insanın Kanada'ya gidesi geliyor. Zaten dizinin çekildiği mekanları Koreliler, Kore turizmine kazandırma fırsatını kaçırmadılar. Adamlar nelerden para kazanıyorlar, takdir ettim! Coffee Prince'in kafesinin de halen turist çektiğini düşünürsek Gong Yoo Kore turizmine çalışıyor diyebiliriz. Darısı bizim dizilerin başına!



Dizi oyuncuları zaten tanınmış oyuncular. İlk oppalarımdan Gong Yoo ve Lee Dong Wook'u aynı dizide görmek beni çok çok mutlu etti. Bu diziye yakıştıramadığım tek kişi, Goblin'in gelini rolündeki Kim Go Eun'dı. Bu tamamen benim kişisel kıskançlığım da olabilir çünkü ben Gong Yoo ile oynayan oyuncuları sevemiyorum bir türlü. Onu Cheese In A Trap dizisinde beğenmiştim aslında. Kim Go Eun'ı ilk gördüğümde tam bir Koreli demiştim. Çünkü diğer oyuncular gibi çift göz kapağı ameliyatı yaptırmamış :)



Dizide Kim Go Eun'ın oynadığı Goblin'in Gelini rolü, zengin ve güçlü erkeğe tutunan zayıf kız imajı nedeniyle Korelilerce eleştirildi. Reşit olmayan bir lise öğrencisi ve kendinden yaşça büyük ve zengin iki adamın evinde kalması ve bu adamlardan biriyle yaşadığı aşk biraz sınır aşan cinsten görüldüğü için. Ben de bu eleştiriye katılanlardanım. Kim Go Eun'ı bu dizide bir lise öğrencisi olarak değil de ayakları yere basan bir üniversite öğrencisi veya çalışan bir kadın olarak görmek beni daha mutlu ederdi.





Dizinin hikayesini, insanlara ölümü hatırlatması dolayısıyla da vicdan muhasebesi yapmamızın önünü açması yönüyle beğendim. Gong Yoo'yu ilk defa tarihi bir dizide az da olsa görme şerefine nail oldum. Bir insan her diziye mi yakışır! Dizide kral ile kraliçenin hikayesi de çok romantikti.


Keşke her mum üflediğimizde bizim de karşımızda Gong Yoo belirse :)




Dizi kuşkusuz 2016'ya damgasını vurdu. İlk bölümü film kıvamındaydı. Bu yüzden diğer bölümlerde de çarpıcı olaylar olmasını bekledim ama dizi beklentimin aksine melankolik bir havada ilerledi.



Her dizinin ben de farklı bir etkisi oluyor.

Bu dizide de "araf"taki çay içme sahneleri bana Yahya Kemal Beyatlı'nın "Sessiz Gemi" şiirinden şu mısraları hatırlattı:


Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.



Dizinin tüm müzikleri güzeldi ama ben en çok Winter Is Coming'i sevdim.




Yoksa siz hala Goblin'i izlemediniz mi?

Yorumlar